İlim Penceresi
22.03.2025

Sessizliğin Estetiği

 Bazı güzellikler, gözle görülmez, kulakla işitilmez ama ruhla hissedilir. Sessizlik de böyledir; kelimelerle ifade edilemeyen bir derinlik, insana kendi içini dinleme fırsatı sunan bir estetik içerir. Bazen bir kelimenin duyuramadığını en saf haliyle yansıtabilir. Bazen de kainata açılan bir kapıdır. Çünkü dünya en sahihve doğal haliyle sessizdir. Gecenin sessizliği, güneşin ve yıldızların hareketleri, bir çiçeğin açması.... Varlık en gür halini sessizlikle yaşar.

 

 Kur'an'da geçen Tefekkür kavramı sessizliği anlamanın ve yaşamanın bir anahtarıdır. Allah bizleri düşünmeye, varoluşun hikmetlerini anlamaya ve içsel yolculuğa çıkmayı çağırır. "Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler. Rabbimiz sen bunu boşuna yaratmadın. Seni eksikliklerden tenzih ederiz, bizi Ateş azabından koru!" ( Âl- i İmran 3:191)


 Sessizlik sadece dış dünyanın seslerini kesmek değildir. Kalbin sesini duyabilmek, nefsi susturup ruhun konuşmasına izin vermektir. Belki de bu yüzden en derin tefekkürler, en sahih dualar, en içten yakarışlar hep sessizlikle iç içedir. Sessizlik, aynı zamanda bir sabır ve teslimiyet halidir. Bazen cevapların olmadığı, soruların yankılandığı anlarda insan sessizlikle olgunlaşır. Hazreti Meryem'in mucizevi bir şekilde İsa'yı dünyaya getirdiğinde Rabbine tevekkülle suskun kalışı gibi. " Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben Rahman'a oruç adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım."
 (Meryem, 19:26)


 Sessizlik burada bir kaçış değil bir teslimiyet ve sabırdır. Kalbin Allah'a açıldığı, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir hal.

 Modern dünyada ise sessizlik çoğu zaman bir eksiklik, korku veya bir boşluk olarak algılanır. Biz İnsanlar pek sevmeyiz sessizliği. Evde yalnız kaldığımızda izlemesek bile televizyon açık bir şekilde dururuz mesela. Ya da bir insanla muhabbet ederken aniden oluşan sessizlikten rahatsızlık duyarız. Sessizliği sevmediğimiz gibi sessiz olmayı da sevmeyiz. Sürekli konuşmak, kendimizden bahsetmek isteriz. Hatta bilgimizin dahi olmadığı konularda bile  her şeye hakimmiş gibi davranıp sessizliğimizi bozarız. Bu tür davranışlarda bulunmamızın sebeplerinin altında yatan durumlar vardır. Örneğin Yalnızlık korkusu, bilinmemezlik korkusu veya en büyük sebeplerden biri olan sıkılmak. Bugün sessizlikten korkan ve sürekli bir şeyler dinleme, izleme, konuşma ihtiyacı hisseden modern insan için belki de en büyük kayıp kendi ruhunun sesini işitememektir.
 

Sessizlik hali dışarıdan tamamen kopmak değildir aslında. Dışarıdan kopmadan içeriye yönelmek, dünya gürültüsünün içinde ruhun fısıltısını duyabilmektir.
Düşüncenin ve anlamın kaynağı olan sessizlik insanın en büyük keşiflerini yapmasına da olanak tanır. Tarih sessizliğin değerini gözeten ve kullanmasını bilen bilginlerle doludur. Kullanmasını bilendir diyoruz çünkü bir silah çok güçlü olabilir fakat kullanmasını bilmiyorsan hiçbir önemi kalmaz.


 Sessizlik insana ilham veren kaynaklardan biridir dedik. Neuro Leadership Enstitüsünün kurucu ortağı ve Ceo 'su Dr. David Rock, yaptığı bir araştırmada insanlara ilham gelen anlarını araştırmış. Beynimiz Aslında Her bilgiyi edindiğinde nöronlar arasında bir bağlantı oluşuyor ve bu  bilgileri tekrar ettikçe de bu bağlantılar güçleniyor. Bu araştırmaya göre, bu ilham gelen anlar beynimizdeki güçsüz ve fark edilmesi zor nöron bağlantılarını inceliyor ve  bu bağlantıları beynimiz başka sinyallerle meşgulken kullanabilmek ise imkansıza yakın. Yani o ilham  beynimizde bir yerlerde ama onu oralardan çıkarmak için etrafımızdaki uyaranlardan kurtulmamız gerekli. " ilham sessiz bir beyin ister çünkü ilhamın kendisi de sessizdir. " (David rock) Sadece bir dene ve kendine kulak vermeyi öğrendiğinde hayatının nasıl değiştiğine sende şaşıracaksın.

 

Rumeysa DALKILIÇ

 

************************