İlim Penceresi
16.07.2023

Dayanabilirsen Dayan Ebul As

Bu aralar sosyal medyada duymuşsunuzdur ‘dayanabilirsen dayan Ali Cabbar’ 
Hikayeye göre Ali Cabbar, Tekirdağ'da yaşayan ve köy düğünlerinde gırnata çalarak geçimini sağlayan 16,17 yaşlarında bir gençtir. Çalgıcı olarak katıldığı bir düğünün aşık olduğu kızın düğünü olduğunu öğrenir ve kahrolur. Bunun üzerine askere gitmeye karar verir. Ancak yaşadığı topraklara bir daha dönemez. Askere gitmesinden 6,7 ay sonra Ali Cabbar’ın şehit olduğu haberi gelir. 
Bu şarkı gündemimizde oldu uzun bir süre. Acısı acımız oldu belki de. Bilmeyen, duymayan kalmadı. Eminim yıllar sonra ismini duyarsak hikayesini de hatırlarız.


Şimdi size Peygamber Döneminde yaşanan çok güzel bir olaydan bahsetmek istiyorum.


Hazreti Zeynep Müslüman, eşi ise müşrik yani inanmayan konumundaydı. Ama o dönem için bu durum evliliğe mani değildi. Evlilik gerçekleştikten sonra Hazreti Zeynep eşine İslam'ı anlatmış, onun hidayete gelmesi için çok dua etmiştir. Fakat Ebu’l As ise kavminin asırlık inançlarını bırakmak istemediği için İslam'ı kabul etmiyordu. Ebu’l As eşini o kadar çok seviyordu ki ona ‘eşini boşa sana Mekke'nin en güzel kızını buluruz’ diyenlere de karşı çıkıyordu. Bu teklifleri kabul etmiyordu. 


Mekke artık Müslümanlar için yaşanılmaz duruma gelince hicret başlamış ve baba kız birbirlerinden ayrılmışlardır. Hazreti Zeynep ise böyle bir durumda yine de karı koca hukukuna riayet etmiş ve eşinin yanında kalmıştır. O eşini çok sevmiş ve onun hep dayanağı olmuştur. Hatta Ebu’l As Bedir Savaşı'na katılıp esir düşünce fidye karşılığı esirlerin serbest olması kararı alınmış. Hazreti Zeynep ise fidye olarak annesi Hazreti Hatice'den hediye kalan tek kolyesini Medine'ye göndermiştir. Fidyeler açılınca kolyeyi gören Efendimiz (sav) duygulanır, gözlerinden yaşlar akar çünkü aklına vefat eden eşi Hazreti Hatice gelmiştir. Ashâbına döner ve ‘bu kolyeyi almak hakkınızdır fakat o Hatice’nin kızıma hediyesidir’ diyerek geri göndermelerini ister. Ashab onu kırmaz ve kolyeyi kabul etmezler. Ebu’l As gitmeden Peygamber Efendimiz onu çağırtır. O günlerde müşriklerle evlenmenin yasak olduğu ayet nazil olmuştur. Kızıyla evliliğinin son bulduğunu söyler. Serbest kalması karşılığı kızını yanına göndermesini ister. Ebu’l As söz verir ve Mekke'ye gider. Hazreti Zeynep eşini sevinçle karşılarken, Ebu’l As Hazreti Zeyneb’e sarılmaz ona gelen ayeti söyler. ‘Artık bana yasakmışsın’ der. Peygamber Efendimiz (sav)’ e söz verdiğini ve onu Medine'ye göndereceğini söyler. Bu durum karşısında birbirlerini çok seven iki eş, ağlaya ağlaya ayrılmak zorunda kalırlar.


Aradan yıllar geçer ve bir ticaret kervanına Ebu’l As esir olarak yakalanır. Hazreti Zeynep duyunca çok telaşlanır. Eşi müşrik durumundaydı ve öldürme durumu olabilirdi. Sabah namazı mescitte Hazreti Zeynep yüksek sesle ‘ben peygamberin kızı Zeynep'im. Ebu’l As benim kefaletim altındadır’ diyerek sesini herkese duyurmuştur. Bunun üzerine Efendimiz himayesine aldığı bu kişiye ikramda bulunmasını ister. O sırada Ebu'l As’a İslamiyet teklif edilir. Fakat yine kabul etmez. Çünkü üstünde emanet malları olduğunu ve sahiplerine ulaştırması gerektiğini söyler. Malları sahiplerine ulaştırmak için Mekke'ye döner. Emanetleri teslim edince Mekke’de Müslüman olduğunu ilan etti. Kendisi İslam'a ısınmıştı lakin bunu Medine'de ilan ederse canını kurtarmak için yaptığını sanacaklardı. Mal sahipleri de emanete hıyanet ettiğini düşüneceklerdi. Bu yüzden Ebu’l As önce emanetleri teslim edip sonra Müslüman olur. Ardından Medine'ye gider ve Peygamber Efendimizin kızı Zeynep'e tekrar talip olur.  


Fakat bu birbirini çok seven karı kocanın buluşması bir sene sürer. Hazreti Zeynep bir sene sonra vefat eder, daha sonra da eşi Ebu’l As vefat eder. Mücadeleyle, ayrılıklarla geçen zorlu hayatlarında Hazreti Zeynep ve Ebu’l As kavuşmalarına doyamadan, ahiret yurduna göçerler.


Yaşantımız öyle güzel olsun ki yıllar da geçse hatırlansın, dillendirilsin. Ben de bu güzel yaşantıyı hatırlatmak istedim. Uzun bir müddet de bunu konuşalım. 
VESSELAM

 


                                                                                 ŞEYMANUR HAMİTOĞLU