İlim Penceresi
24.08.2025

Modern Dünyada Ölüm Üzerine Tefekkür

Modern çağ; hız, tüketim ve sürekli değişim üzerine kurulu bir yaşam biçimini dayatmaktadır. İnsan, teknolojik ilerlemeler ve maddi kazanımlar içerisinde hayatın hakikatlerinden uzaklaşmakta, ölüm ise çoğu zaman konuşulması dahi rahatsız edici bir tabu haline gelmektedir. Oysa ölüm, insanoğlunun en kesin ve en evrensel hakikatidir. Bu nedenle, ölüm üzerine tefekkür etmek, modern bireyin hem varoluşsal sorgulamalarını derinleştirmesi hem de hayatını anlamlandırması açısından büyük önem taşımaktadır.

Ölümün Modern Dünyadaki Algısı

Geleneksel toplumlarda ölüm, hayatın doğal bir parçası ve öğretici bir gerçeklik olarak kabul edilirken günümüz toplumlarında çoğunlukla görmezden gelinen, hatta gündem dışı bırakılan bir konudur. Medya, reklam ve popüler kültür, gençlik ve güzelliği idealize ederek ölümü adeta uzak bir ihtimal gibi göstermektedir. Ancak her birey için kaçınılmaz olan bu gerçek, insanın hayatını ve değerlerini yeniden gözden geçirmesini gerekli kılar.

Tefekkürün Dönüştürücü Gücü

Ölüm üzerine düşünmek; insanın zamanın kıymetini bilmesini, hırs ve bencillikten uzaklaşmasını sağlar. Ölümü hatırlayan birey, hem dünyaya daha ölçülü bakar hem de ahirete hazırlık bilinciyle yaşar. Bu nedenle ölümü tefekkür, bireyin hem manevi gelişimine hem de toplumsal ilişkilerine yön veren bir farkındalık aracıdır.

İslam’da Ölüm Tefekkürünün Yeri

Kur’ân-ı Kerîm’de ölümün evrenselliği ve kaçınılmazlığı defalarca vurgulanmıştır.

Nitekim Allah Teâlâ, “Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz” (Ankebût, 29/57) buyurarak, ölümün insana dair en kesin hakikat olduğunu bildirmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) ise “Lezzetleri yok eden ölümü çokça hatırlayın” (Tirmizî, Zühd, 4) buyurmuş; böylelikle ölümü tefekkür etmenin insanı dünya hırslarından arındırıp ahirete hazırlayacağını ifade etmiştir.

Tasavvuf geleneğinde ise “ölmeden önce ölmek” anlayışı, kişinin dünyaya aşırı bağlanmadan, nefsini terbiye ederek hakikate yönelmesi şeklinde yorumlanmıştır.

Modern dünyanın hızlı akışı içerisinde unutulmaya yüz tutan ölüm hakikati, aslında insanın hayatını anlamlandıran en güçlü farkındalık alanıdır. Ölüm üzerine tefekkür, bireyi hem dünyevî savrulmalardan korur hem de ahirete yönelik bilinçli bir hazırlık yapmasına vesile olur. Kur’ân ve hadislerde sıkça vurgulanan bu hakikat, insana zamanın kıymetini, hayatın faniliğini ve kalıcı iyiliklerin önemini öğretir. Dolayısıyla, ölümü hatırlayan insan, yaşamı en derin anlamıyla idrak eden kişidir.

 

Meryem ELBAHADIR

 

*******************