İlim Penceresi
29.08.2025

Sen Yola Çık, Rabb’in Seni Yarı Yolda Bırakmaz

Çölün ortasında, kucağında bebeğiyle yapayalnız kalmasına rağmen karşılaştığı zorlu imtihanı sabırla göğüsleyen, Ümmül-Kurâ olarak şereflenen bir anne… Hacer.


Mekke o günlerde kutsal değildi. Safa ve Merve sadece kuru tepelerden ibaretti. Ama bir kadının attığı adımlar, bir annenin arayışı, bir ümmetin kıyamına dönüştü. Kadının çığlığı, bir annenin duası, bir arayışın gayreti; milyarlarca insanın ibadetine dönüştü.

 

İşte bu yüzden Hacer’in yürüyüşü sadece bir annenin yürüyüşü değildir; insanlığın yolunu aydınlatan bir yürüyüştür. Hazreti İbrahim onları bırakıp giderken, yüreği titreyerek sordu Hacer: “Ey İbrahim, bizi kime bırakıyorsun? Bunu yapmanı Allah mı emretti?”
Cevap alamayınca kalbi anladı. Eğer bu Allah’ın emriyse, o halde Rabbimiz bizi asla zayi etmeyecek, asla mahzun bırakmayacaktı.


Ve başladı arayış… Hep bir arayış ve kul olma çabasıydı Safa ile Merve arasındaki gidiş gelişler. Hacer ne oturup ağladı ne de gökten sofralar bekledi. O, Allah’ın yardımının kulun gayretine bağlı olduğunu biliyordu. İnancın fizik hâline dönüştüğü o yürüyüşte, görünmeyeni görür gibi davrandı. Suyu görmedi, ama yürümeye devam etti. Çünkü biliyordu ki: “Seninle olmayan şey, seninle var olur. Yeter ki yola çık.”


Bugün hacılar, onun attığı adımların izinde koşuyor. Erkekler iki yeşil ışık arasında hızlanırken aslında bir annenin gayretini selamlıyor. Çünkü Hacer bütün insanlığın adına koştu. O adımlar Allah’a o kadar hoş geldi ki, Sa’y ibadetlere dahil edildi. Tarihte eşi benzeri olmayan bir hakikat… Bir annenin koşusu, kıyamete kadar sürecek bir ibadete dönüştü.


Hacer demek, mezarını farkında olmadan milyonların ziyaret ettiği bahtiyar bir anne demektir. Kâbe’nin yanı başındaki Hatim’de, her tavafta onun kabri de selamlanır. Rivayetlere göre orada nice peygamber yatar, ama yalnızca bir kadın, bir anne bu şerefe mazhar olmuştur.


Zemzem… Bir annenin arayışına Rabbimizin cevabıdır. Ama dikkat edin: Su, Hacer’in durduğu yerde değil, masumiyetin ayaklarının altından fışkırdı. Çünkü gayretin yanına masumiyet ve teslimiyet eklenmişti. İşte bu yüzden Hacer’in adımları bize şunu öğretir: Allah'ı, yürüdüğün yolda değil uğruna yürüdüğün davada bulursun.


Sabır… Eğer dünyada neticesini görmeyi beklersek bu sabır olur; beklemezsek sabrun cemil olur. Sabırda şikâyet yoktur, ümitsizlik yoktur. Orada sadece teslimiyet, umut ve Allah’a güven vardır. Çölün ortasında bir annenin sabrı işte bize bunu öğretiyor.


Zemzem’in kıymeti çıktığı yer değil, çıktığı andadır. Tıpkı imtihanlarımız gibi… Hayatın en kurak anında, Allah’ın rahmeti birden fışkırır ve bizi hayrete düşürür.
O halde her imtihan çölde susuz kalış gibi görünse de, aslında onda bir zemzem gizlidir. Hacer’i anlayan, kendi susuz İsmail’ine iman suyu taşır. Çünkü hiçbir sınav gayesiz değildir; her sınavda sabrımız, sadakatimiz ve sevgimiz ölçülür.


Hz. Hacer’i anlamak, sadece bir tarih sahnesini hatırlamak değil; gayreti, sabrı ve tevekkülü hayatımıza taşımaktır. Çünkü bazen hayat da bir çöl olur, insan da yapayalnız kalır. Ama o çölü aşan adımların ardında, Allah’a güvenen bir kalp vardır.

Hacer’in adımları nasıl zemzemi buldurduysa, bizim adımlarımız da samimiyetle atıldığında rahmeti bulduracaktır. Gayret edenler, sonunda rahmetle buluşacaktır.

Ve o gün geldiğinde anlarız ki: her adım sadece bir yürüyüş değil, Allah’a firardır.

Sen de Hacer gibi yürü: Görmediğini görür gibi, bulmadığını bulacakmış gibi. Çünkü hakikat, çoğu zaman gayretin ucunda saklıdır.

 

Sükeyna KAYA

 

******************************