İlim Penceresi
02.10.2023

İnsan Olabilmenin İlk Şartı Merhamet

Bazı kelimeler var ki duyulduğu andan itibaren insanın kalbine ferahlık verir. İşte bunlardan biridir merhamet. İnsanı insan yapan erdemlerin başında gelir. İslam bütün varlıkları içine alacak şekilde merhametli olmayı öğütler. Nitekim Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur. “Allah, ancak merhametli kullarına rahmet eder.” Gelin, merhamet mefhumuna daha yakından bakalım.
Arapça olan merhamet kelimesi, rahman ile aynı kökten gelir ki bu Allah'ın isimlerinden biridir.
Merhamet, yukarıdan bakma gibi kibri andıran kötü duyguları barındırmaz. Aksine empati yapma, karşısındaki kişinin durumunu hissetme, şefkat gösterme anlamlarını içerir.
Merhamet insanlar arasında dayanışma, paylaşma birlik ve beraberliğin güçlenmesini sağlar. Evlât sevgisi, ana babaya saygı ve itaat, sıla-i rahim, muhtaçlara yardım etme gibi vasıflar merhamet duygusunun bir yansımasıdır.


MERHAMETİN ASIL KAYNAĞI
Merhametin asıl kaynağı Cenab-ı Hak'tır. İnsanların sahip olduğu bütün nimetler, yüce Allah'ın merhameti sayesinde var olmuştur.
Kullar, her ne kadar günah işlese de O'nun merhameti gazabına üstün gelir. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Allah mahlûkatı yarattığı zaman kendi nezdinde Arş'ın üzerinde bulunan kitapta: "Muhakkak benim rahmetim gazabıma üstün gelir." yazmıştır.»
Başka bir hadisinde ise şöyle buyurur:
"Allah merhametini yüz parçaya ayırdı, doksan dokuz parçasını kendi yanında tuttu. Bir parçasını yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine merhamet eder. O kadar ki bir hayvanın yavrusunu emzirirken bir kötülük dokunur diye ayağını kaldırması da bu bir rahmettendir”

 

PEYGAMBER EFENDİMİZİN HAYATINDA MERHAMET
Resulullah (sav), yüce Allah'ın yeryüzündeki rahmet ve merhametinin temsilciydi. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de de "âlemlere rahmet olarak gönderildiği" belirtilir.
"Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiyâ suresi, 107. ayet)
Hz. Peygamber (sav), hayatı boyunca insanların ilahi rahmete mazhar olması için çaba sarf etti.  Rabbimizin merhametinin bir yansıması olarak O'nun gayreti sayesinde toplumlar İslam ile şereflendi.
Peygamber Efendimizin bütün davranışlarına, sözlerine, oturup kalkmasına herkese aynı şekilde muamele etmesine bu güzel haslet yansır. Hak yoluna davet etmek için gittiği Taif'te taşlandığı zaman mecalsiz bir şekilde oturduğu bir sırada Cebrail (a.s)'ın onları helak etme teklifine "hayır" deyişi O'nun merhametinin yüceliğini gösterir.
"Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur." (Tevbe suresi, 128. ayet)


MERHAMETİN MEDENİYETİMİZE YANSIMASI
Rivayet edildiğine göre Hz. Ömer, sokakta gezerken elinde serçe olan bir çocuk görür. Fakat çocuk serçeyi o kadar sıkıyordur ki kuş neredeyse ölmek üzeredir. Hz. Ömer, hemen devesinden iner. Çocuğun yanına gidip "Bunu bana satar mısın?" der.
"Satarım" cevabını veren çocuğa fiyatını sorduğundan iki dirhem yanıtını alır. O dönem, iki dirhem ile bir koyun satın alınabiliyordu. Hz. Ömer, iki dirhemi çıkarıp verir çocuğa, kuşu da hürriyetine kavuşturur. Arkasından Resulullah'ın (sav) "Siz yeryüzündeki bütün varlıklara merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin" hadisini söyler.
İslami terbiye ile yoğrulan medeniyetimizde Hz. Ömer'in bu merhametinin yansımasını görmemiz mümkündür. Bunun en güzel örneğini kuş evleri oluşturur. Kuşların fırtınadan, yağmurdan, çamurdan, yakıcı güneşten korunmalarını sağlamak için kervansaray, cami, medrese, köşk gibi birçok yapıya eklenmiştir.

İmam Gazali, bir insanın gerçekten merhametli sayılabilmesi için kendi hür iradesiyle üzüldüğü kişinin sıkıntısını, gücü ölçüsünde karşılaması gerektiğini belirtir. İslam âlimi, Kalplerin Keşfi eserinde merhametli olmayı şöyle açıklar: Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki: "Cennete sadece merhametliler girecektir." Orada bulunan sahabiler "Ya Resulallah! Biz hepimiz merhametliyiz" derler. Peygamberimiz (sav) onlara şöyle cevap verir: "Sırf nefsini esirgeyen kimse merhametli değildir; merhametli kimse hem kendini ve hem de başkalarını esirgeyendir." İnsanın kendine karşı merhametli olması; kendini Allah'ın azabından esirgemesi, yasaklarını işlemekten, emirlerini yapmaktan sakınmasıdır. Bu da günah işlemekten vazgeçerek, işlenmiş günahlardan tövbe ederek, ibadet ederek ve ibadet ederken sırf Allah rızasını gözeterek olur. Başkasına karşı merhametli olmak da İslam'ın tespit ettiği kul haklarına ve canlılara hürmet, başkalarına zarar vermemektir.

 

Merhametsizlik, kin, nefret, dedikodu gibi kötü davranışlar kalbin kararmasına neden olur. Mutaffifin suresi 14-16. ayetlerde yüce Allah şöyle buyurur:
"Hayır! Gerçek şu ki, yapıp ettikleri kalplerini kaplayıp karartmıştır. Ve gerçek şu ki onlar, o gün elbette rablerinden mahrum kalacaklardır. Sonra onlar mutlaka cehenneme gireceklerdir."
Hz. Peygamber (sav) insanların kalplerinin kararmasını şöyle açıklamıştır: "Bir kul günah işlediği zaman kalbinde siyah bir leke meydana gelir. Eğer o kul günahı terk edip bağışlanmayı dilerse, bu leke kaybolur. Şayet tövbe etmez ve günah işlemeye devam ederse, o zaman bu siyah nokta büyüyerek onun bütün kalbini kaplar. İşte Allah Teâlâ'nın, 'Gerçek şu ki, yapıp ettikleri kalplerini kaplayıp karartmıştır' (meâlindeki) âyetinde ifade ettiği kararma ve pas tutma budur."

“Allah’ım! Senin katından öyle bir rahmet istiyoruz ki, o rahmet vasıtasıyla kalbimizi doğru yola ilet”
Amin

 

                                                                                                              Hatice Hilal BEYAZ