İlim Penceresi
20.08.2024

Gençlerde Kimlik Arayışı

Her şeyi hallettiğim veya hiçbir şeyi halledemediğim bir yaştayım.
Kafamın içindeki sesler susmuyordu ben de susturmuyordum. 
Herkesin böyle hissettiği zamanlar olmuştur
 Buyurun, biraz dertleşelim.

Kimlik arayışı nedir ve insan üzerindeki etkileri nelerdir?
Kişisel kimlik, bir kişinin kendisini tarif ederken kullandığı, diğer kişilerden ayrıldığı özelliklerin tamamıdır. Kişisel kimliğin içerdiği nitelikler arasında; benlik, değer, inanç, duygu, düşünce, tecrübe ve sosyal ilişki gibi kişinin deneyimlediği unsurlar yer alır.


Kimlik arayışı ise; insanın, dış dünya dışında kendisine sorduğu; "Ben kimim, nereden geldim, nereye gideceğim, hedeflediğim yaşam ne?" gibi sorular ile başlayıp yaşamı anlamlandırınca sona eren kritik bir süreçtir. Bu süreç genel olarak ergenlik döneminde başlamaktadır. Ergenlik dönemi; bir kişinin çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecidir. Bu dönemde kişide fiziksel, duygusal, sosyal açıdan farklılıklar yaşanır. Ergenliğe adım atan bireyler gençlik heyecanıyla farklı giyim tarzlarına, çeşitli müzik türlerine ve dikkat çeken arkadaşlıklara yönelmektedirler. Bu süreç aileler açısından endişe verici gibi görünse de gençlerin kimlik bulma sürecinin bir parçasıdır. Bu dönemde gençler kendisini, yaşadığı çevreyi, insanlarla ilişkilerini daha iyi anlamak için sıkça sorgularlar ve bu sorgulama her zaman düzenli ilerlemez ve hatta bazen başarısız olabilir. 


Kimlik krizi yaşayan ergenler; kendilerini kaybolmuş veya amaçsız hissedebilir, kafa karışıklığı yaşayabilir ve ne yaptıklarını net bir şekilde belirleyemezler. İşte tam de bu noktada ailelerimiz bize yardımcı olacaktır. Ailelerimizin dikkat etmeleri gereken kısım Hz. Ali'nin de dediği gibi "Çocuklarını kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı zamana göre yetiştirmeleri" olacaktır.

 

Her çocuk, döneminin yoksunluğunu veya bolluğunu kendi ruhunda yaşar. Anne-babanın yaşadığı dönemdeki yoksunluk olarak görülen şeylerin her ne kadar şimdilerde bolluk olarak görünse de gençlerde görülen derin boşluklar bu iki dönemi kıyas ederek varılacak çıkarımlarla çocuk yetiştirmek onların sosyo-psikolojik gelişime olumsuz yönde etki edecektir.

 

Kimlik arayışındaki yanlış yönlendirmeler:


1- Kaygılı anne babaların çocuk gelişimini engellemesi: 
Çağımızda anne babalar daha kaygılı ve endişeli, sürekli tehlikeli bir şey olacakmış kaygı ve korkusuyla çok fazla korumacı davranıyor. Tabi bu durumun oluşturduğu negatif etkiler mevcut. Çocuğa sözel uyarı ve yönlendirmelerde bulundukları için çocuk kendi kendine öğrenme ve otokontrolden yoksun kalarak büyümektedir.

 

2-Sen en iyisini hak ediyorsun yönlendirmesi: 
Reklam ve film replikleri veya kişisel gelişim senaryoları gibi düşünce biçimleri çocukların ve gençlerin bilinçaltına işleniyor. Sen bunu hak etmiyorsun, sen en iyisini hak ediyorsun söylemleriyle gençlerin çaba göstermesine, emek vermesine gerek duymadan sadece istemeye odaklı yanlış bir yönlendirilmenin yapılıyor olması. Bazı modern kişisel gelişim kavram veya olguları kulağa hoş gelse de aslında dünyevileşmenin zihinsel alt yapısına bilmeden zemin hazırlanıyor.

 

3-Gençlere aşılanan salt özgüvenin, egoistlik bir kimliğe dönüşmesi: 
Özgüven, günümüzde sınırları çizilmemiş, havalı bir kavram olarak karşımıza çıkmakta. Ebeveynler özgüvenli yetiştirilmedi diye çocuklarına güya özgüven yüklemesi yapmakta. Ancak o yüklenen şey aslında özgüvenden çok, egoistlik olarak ifade edebileceğimiz bir davranış biçimi olarak  gözümüze çarpıyor. Egoistlik, artık neredeyse inanan ve inandığıyla mutlu olan bir nesil yetiştirmenin önünde ciddi bir engel olarak durmaktadır. Gerçek özgüven, kendini beğenmek ve bunu bencilce dile getirmek değildir. Gerçek özgüven kendinden hoşnut olmaktır, kendini keşfetme, verilenlerin içinden güzel haller bulup bunları geliştirme sürecidir. Gerçek özgüvende kişi kendini değersiz hissetmez bilir ki onu seven ve yaratan, onun hamuruna özel sırlar koymuştur.

4-Sürekli mutluluk şartlanması: 
Hiç keyifli değil, çok keyifli... 
Sıkıcı ve keyifsiz bir şeyi yapmak istememek alışkanlığı adeta hızla yayılan bir virüs gibi hayatlarımıza giriyor. Sürekli eller havada kıvamında yaşama isteği yayılıyor. Hayat tamamen bu duygudan ibaretmiş gibi empoze ediliyor. Biraz sıkıntı veya üzüntü paniğe sebep oluyor. Bir şey keyifli değilse can sıkıcı olarak algılanıyor. "Hiç eğlenceli değil, çok sıkılıyorum" cümlelerini gençlerden daha çok duyuyoruz artık. Oysa hayatın içinde olan "çaba ve emek" kavramları insanlara huzur vermekten çıkmış durumda. Üretmenin kendisi zevk vermekten çıkınca, sonuç odaklı bir nesil yetiştirmeye başladık.
Ezcümle kimlik arayışında olan genç sorgular. Bu sorgulama dönemi kişi ve çevresindekiler için sancılı geçebilir. Bu dönemde kişi ile çevresi arasındaki iletişim ve muhabbet ne kadar eksiksiz ve net olursa bu dönem o kadar az tahriple sonuçlanır. Hedefimiz ve duamız yetişen gençliğin bilinçli ve ne yaptığını bilen, çağımızdan öte çağların öncüsü olacak olgunlukta yaşayan bireyler olmasıdır. 


“Rabbimiz, bize göz aydınlığı olacak eşler ve nesiller bağışla; bizi takvâ sahiplerine öncü yap” Furkan/74
 

Meryem ELBAHADIR

***************************************