Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla:
“Ey iman edenler iman edin…” (Nisa suresi 136.ayet)
Kuran-ı Kerimde geçen bu ayette niçin Rabbimiz bizlere tekrardan iman etmemizi söylüyor?
İman edenlerin, yeniden iman etmeye mi ihtiyacı var?
Kuran-ı Kerim’in birçok yerinde kullanılan ‘Ey iman edenler’ hitabının çok önemli sebepleri vardır bunlar:
1. Özelde iman edenleri hedef alma
2. Müslümanlarda topluluk bilinci oluşturma
3. Allah’a karşı olan sorumluluklarımızı hatırlatma ve Allah’ın emirlerine göre yaşamaya teşvik etme.
Bu ayette, Kur’an’ın iman edenleri doğrudan muhatap alarak onlara yol göstermesi, uyarılarda bulunması ve onları motive etmesi açısından çok önemlidir.
Hatırlayalım; Bakara suresi 285.ayette Rabbimiz “Amenerresulü” diyor. Yani ‘Resul iman etti’. Bu ayet Peygamberimizin Allah’tan gelen her şeye ayrım yapmaksızın işittiğini ve itaat ettiğini belirtir. Demek ki bir kez iman etmekle bitmiyor. İman etseler de müminlerin sürekli imanlarını diri tutmaya ihtiyacı var.
Nisa 136. Ayette Rabbimiz şu üç önemli çıkarıma ulaşabiliriz:
1. İman ettiğin değerlere güven, şüphe duyma. İman ve şüphe beraber bulunamaz. Şüphe bir varlık sancısıdır, iyi yönetilirse arkasından kutlu bir doğum gerçekleşir.
2. Abdullah bin Revaha bir gün bütün sahabeleri toplar ve “Gelin iman edelim” der. Sahabe bu durumu yanlış anlayınca hemen soluğu peygamberimizin yanında alır. Efendimiz bunu duyunca “Abdullah bin Revaha sizi çok güzel bir şeye davet ediyor. Gelin imanlarımıza takviye edin” buyurur. Sahabe: “Ya Resulullah nasıl yapacağız?” diye sorunca Peygamberimiz ‘İman hakikatleri üzerinde durun’ buyuruyor. İnşallah bizim şu an yaptığımız da budur, neticesinde güzel olur biiznillah. *
3. İmanlarımızı taklitten tahkike yükseltelim. Bu söz tecdit-i imandır. Yani imanı yenilemek İman tazelemek, kişinin Allah’a olan inancını ve bağlılığını sürekli canlı tutması gerekir.
Maalesef çağın getirdiği zor(unlu)luklar ile iman zafiyeti yaşıyoruz. Artık neredeyse imanımız amellerimizi taşıyamıyor. Efendimizin yeryüzünün yıldızları diye belirttiği sahabelere baktığımız zaman, yeni iman edenlerden olan Musab bin Umeyr iman ettiğinde peygamberimiz ona “Ey Musab, şu anda ailene iman ettiğini söyleme. Ailen seni zorlayacaktır. Bu yüzden gizli tut” der. Aradan çok zaman geçmeden annesi Musab bin Umeyr’in iman ettiğini anlar. Çünkü Musab eski Musab değildi. “La ilahe illallah” der demez onun hayatı değişti. İman etmeden önce gece yarılarına kadar Mekke sokaklarında olan Musab artık ibadetlerinden ayrılmıyordu. İmanın bu şekilde hayatımıza sirayet etmesi gerekiyor.
Bir diğer yıldızımız olan Hz. Ebubekir’den örnek vermek istiyorum. Hz. Ebubekir’in en büyük imtihanlarından biri oğullarının geç iman etmesiydi. Hilafet zamanında Taif’ten bir heyet gelmişti. Hazreti Ebubekir bu heyeti tanıyınca yanlarına bir okla gider. Bu okun sahibi kim diye sordu, Sad bin Ubeyd “Ben bu oku tanıyorum sahibi benim. Müslümanlar Taif’i kuşatınca onlara fırlattığım oklarımdan biri deyince Hz Ebubekir : “Allaha hamdolsun ki bu ok ile oğluma şehadet nasibi oldu, hamdolsun ki Abdullah'ı sen öldürdün. O seni öldürmedi. Hamdolsun Rab’bime karşıma çıkan, oğlumun katili mümin biri oldu.” **
Buradan da Hz. Ebubekir’in başına gelen en büyük musibet karşısında bile iman sahibi biri katil bile olsa onu teselli vermektedir. Bu durum iman sahibi birinin muhataplarının kalbinde tesirinin ne kadar güçlü olduğunu görüyoruz.
Ben bu ayeti derinlemesine araştırırken; bu ayetin özel olarak münafıklara uyarı olarak göndermiş olabileceğini düşündüm. Çünkü münafıkların reisi Abdullah bin Übeyy, Müslüman gibi görünmesine rağmen kalbinde inkar taşıyan bir münafıktı. O, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ve İslam’ın getirdiği değerlere içten bağlı kalmamış ve Müslümanlara çok zor durunlar ve zamanlar yaşatmıştır. Onun bu durumu, iman esaslarını reddeden veya ikiyüzlülük yapan bir kişinin sapıklık içinde olduğunu ve doğru yoldan uzaklaştığını göstermektedir.
Ayette Kuran’a imanın gerekliliğinden bahseder, okuyucularımızla şu örneği de paylaşmak isterim; Hz. Hafsa, Hz. Ömer’in kızıdır ve Hz. Peygamber’in eşlerinden biridir. Kur’an’ın ilk yazılı nüshalarını koruma görevi ona verilmiştir. Hz. Ebu Bekir döneminde toplanan Kur’an sayfaları, Hz. Hafsa’nın himayesinde muhafaza edilmiştir. Bu, onun Kur’an’a olan derin imanını ve Kur’an’ı koruma konusundaki sorumluluğunu gösterir. Unutmamak lazım ki; iman etmek için sadece Allah’ı bilmek yeterli olmayıp bunun yanında Allah cc. sevmek hatta çok sevmek gereklidir. Hz. Hafsa’da olanda buydu yani İslam’a olan çokça muhabbet ve sevgisi.
Nisa Suresi 136. Ayetinin bütününe baktığımızda, Müslümanlara iman esaslarını hatırlatarak, bu inançları korumanın ve sağlamlaştırmanın önemini vurgular. Allah’a, peygamberine, Kur’an’a ve daha önce indirilen kitaplara iman etmek, İslam inancının temel taşlarıdır. Bu inançları reddetmek ise derin bir sapıklık ve doğru yoldan uzaklaşmak anlamına gelir. Bu ayet, iman esaslarının önemini ve bu esasların korunmasının ne derece mühim ve kritik olduğunu anlamamıza yardımcı olur. İman, Müslümanın hayatındaki en temel ve en önemli unsurdur ve bu iman muhafaza edilerek sağlam tutulmalıdır.
İnsan anlamını arar.
Din insanı anlamlandırır.
Hayatın ve ölümün, hastalığın ve sağlığın, varlığın ve yokluğun anlamının ne olduğu gerçeği Kur’an ayetleri ile anlaşılır.
Belki küçük ama şüphe yok ki anlamlı bir çabadır bu yolculuk.
Varır mıyız bilmiyoruz, ne mutlu ki biz bu kutlu yolculuğun kendisine talibiz.
Selam Kuran’ı okumaya, anlamaya ve hayatına tatbik etmeye çalışanların üzerine olsun.
Selam “Ey iman edenler iman edin…” hitabını düstur edinenlere olsun.
Sukeyna Kaya
Kaynakçalar:
Nisa suresi 136. ayet
Bakara suresi 285.ayet
*Tahric: İsnadı sahihtir. Ebu Ubeyd, İman (sh. 72/20)
**Müstedrek, 3:478 ; Beyhaki, Sünen, 9:98
***********************************************************