Bozkır tenine yağmurun tıpırtısı dokunur
Ağaç yalnızlığa soyunmadıkça inmez
Rüzgara öfkesini estirmedikçe düşmez yapraklar
Hışırtısıyla solmadıkça gündüz
Sararan benzini erdirmeyecek toprağa
Bundandır mevsimler evrilir zamana
Mevsimler sessiz sedasız fark ettirir insana
Yıl dediğin ölümü anmaktan başka nedir ki
Yıl değil midir ihtiyarlık konduran simana
Gün geçtikçe ağartır barudi saçlarını
Hardal tanesine bulanır o muazzam kalabalık
Anlarsın
Bastırıladurmuştur içindeki yalnızlık
Hayaller , hedefler birer avunmaydı
Şehrin raksına eşlik eden dalkavukça arınmaydı
Rasyonelliğin aç gözünde aristokratça barınmaydı
İnip inip derinlere süreğen belayı bıraktı
Sen ; sen sandığınla sınandın
Şimdi yoksulluğun hükmü vardır doymazlığında
Sağanak sağanak üstüne geceden
Ablak yüzlü insanlar ; iktisadın penceresinden
Pervazı çeksen ne fayda
Kuşatıldın kapitalist iklimin hülyasında
Sen yabancısıydın bu alemin besbelli
Bönlük vardı hayata bakışında
Bir dünyan daha olmalıydı bu dünyaya bedelli
Sen bilinmeziydin bu alemin besbelli
Bir yanında merhamet yelkeninden gemi
Bir yanında zulme yaltaklanan görkemi
Ayıpladın dününü var gücünle
Yaldızlı mezarlar kazıp gömdün içindeki ademi
Sana ait değilse sahiplenmek isteğiyle tutuştun
Sana ait ne varsa onun ötesine koştun
Koşmak yetmiyordu kendinle yarışmak için
Yol uzun , zaman dar , istekler sıralı
İstekler yetmiyordu toplumla bağdaşmak için
Boynuna kement atacak -izmlerin de olmalı
Kelimelerin güçlü olmalı , cümlelerin ağdalı
Sen ümmisiydin bu alemin besbelli
Kuşlar ve gök hayret vermiyordu sana
Deniz nedense uyandırmıyordu sendeki maviyi
Sor kendine milyonca kez
Sorsun içine Ademi gömen herkes
Sorsun
"Ne uğrunadır aldığımız bir lahza nefes ?"
Şuheda EKİNCİ
*********************************