Bilim Penceresi
16.09.2024

Zihin Yağmuruna Şemsiye Tutmak : Aşırı Düşünmenin Sessiz Fırtınası

İnsan beyni bir fabrika gibi içindeki farklı bölümlerle çok farklı işlevleri yerine getirir. Karmaşık bir sinir ağına sahip olduğu için sürekli bir değerlendirme, ölçme ve sorun çözme eğilimindedir.

Lakin bu durum kontrolsüz bir hale geldiğinde overthinking yani aşırı düşünme dediğimiz bir sorun ortaya çıkar.

Günümüz dünyasında da hızla akan bilgiler, artan sorumluluklar ve belirsizliklerle dolan yaşam koşullarıyla bu problem daha çok tetiklenmektedir. İnsan zihnindeki kaygı dolu düşünceler yoğunlaştıkça beyin kendi öz görevini tam anlamıyla yerine getiremez hale gelir. Sorunları çözmek için stratejiler geliştiren, gelecekteki senaryoları oluşturan  beyindeki prefrontal bölge, aşırı düşünme durumunda aktıf hale gelır. Aynı zamanda duyguların işlenmesinden sorumlu olan beyindeki amigdala bölgesi bu süreçte büyük rol oynar ve herhangi bir tehlike olmasa bile sürekli sahte bir alarm yaratarak kişinin yaşam odağını bozar. Overthinking, düşünme sürecinin normal boyutunu aşarak insanın zihinsel tuzaklara yenik düşme olayıdır. Yani bir bakıma  labirentte kaybolmak gibidir; ne kadar çok düşünülürse yollar o kadar karmaşık, çıkış yolunu bulmak o kadar zor hale gelir. Geçmişle alakalı yaşananlar ya da yaşanamayanlar, gelecekte onu nelerin karşılayacağı kaygısına düşen insan bır girdap gibi olduğu yerde dönüp durur. Zihnindeki konuşmaları, soru cevapları durduramaz ve artık kendisiyle kavga etmeye başlar. Bu durum dışardan basit ve kolay düzeltilebilir bir durum olarak görünse de şöyle bir empati kurarak bunu hep beraber anlamaya çalışalım:  

Düşünün ki yemek yerken, çalışırken, kitap okurken, uyurken veya bir eğlence parkında eğlenirken başınıza sürekli bir sağanak yağmur yağıyor. Yediğiniz yemekten ya da yaptığınız herhangi bır aktiviteden ne kadar zevk alabilirsiniz. Artık çıldıracak bır hale gelirsiniz ve tüm insani faaliyetleriniz bile durma noktasına gelir. Böyle çıkılması zor bir zihinsel süreç bır müddet sonra farklı psikolojik ve bedensel sorunlara da yol açar. Uyku sorunları, anksiyete, fiziksel yorgunluk ve beynin düşünme ve sorgulama özelliğini  kaybetmesı yani hissizleşme.

Hani beynimiz aşırı düşündüğü için bunlar oluyordur, nasıl sorgulama  özelliğini kaybedebilir diye soru sorabilirsiniz. Şöyle açıklayalım, bir şeyde aşırıya kaçıldığında onun bir değeri kalmadığını biliyoruz. Aşırı düşünme yaşadığımızda da ilk kısımda anlattığım gibi beyin sürekli tehlike alarmında olur ve baska bişey düşünme, sorgulama haline geçemez. 
Bu durum sonucunda insan, sorgulaması, hissetmesi, yaşaması gereken duyguları yaşayamaz sadece içinde bulunduğu bataklıkta çırpınmaya devam eder ve tüm enerjisini ordan çıkmak için kullanır. Bu durumun ortaya çıkma sebepleri çok farklı olabilir fakat bazıları; belirsizlik durumu,  beklentı kaygısı, mükemmelliyetçilik, toplum baskısı, kontrol duygusu eksikliği, ilişkisel sorunlardır.
Aşırı düşünme,her ne kadar bireysel çözülebilecek birşeyse olsada bir o kadar da insanların bu durumu yaşayan birisine karşı tavrı da çok önemlidir. Birinin yemek borusuna bişey kaçtığında karşınızdaki kişiye "abartma, hepi topu minicik bişey, kendine gel! " der misiniz?  Komik oldu değil mi ama karşıdaki   kişi bir manevrayla onu bu durumdan kurtarabilme gücüne sahiptir. Bu durum için de aynısı geçerli.

Aşırı düşünme sorununa batmış birisine "çok abartıyorsun bir çözümünü bulursun" demekte aynı şey. Belki şefkatli bir el  uzatılırsa karşıdaki kişinin nefes alması kolaylaşacak onun yağmuruna şemsiye tutalacaktır. Bu nedenle toplumumuzun psikolojik rahatsızlıklara karşı bakış açısı da değiştirmeli bu konuda farkındalık oluşturmalıyız. Aşırı düşünme durumuna fıtrat olarak da değinmek gerekir. Bu durum kişinin iman ve inanç durumuyla da ilgilidir. İslam dini insana kendi gücünün ötesinde bir güç olduğunu, her şeyin Allah'tan geldiğine inanmayı öğütler. Allah'a, ahiret hayatına ve kadere iman yani takvyı esas alan bu durumu ve ibadetlerin dosdoğru yapılması kişinin yükünü hafifletir. Kişi bu hastalığa yakalanmamak için sürekli teslimiyet ve tevekkülünü canlı tutmalı hayata bakış açısını bu yol  üzerine çizmelidir.

Şuan Filistin'de de gördüğümüz üzere yaşanan akıl almaz katliamlar karşısında insanların özellikle çocukların bile vakur bir tavır göstermesi tabiki de onların imanlarından kaynaklıdır.

Uzun zamandan beri bu olumsuz psikolojik durumu yaşayanlara bireysel olarak dikkat etmeleri gereken şu tavsiyeleri önerebiliriz.


1.FARKINDALIK KAZANMA 
Kendinizi bir düşünce karmaşıklığında bulduğunuz zaman bunun farkına varmak ilk adımdır. Bu durumda süreci durdurmak için çabalamaya başlamak gerekir.

2. TEVEKKÜL VE TESLİMİYET 
Bu iki kelime zihni aşırı düşünmekten kurtarmada önemli bir yere sahiptir. Olayların akışında, kontrol sahibi olma çabasından insanı kurtarır ve Allah'a güvenmeyi sağlar. Tevekkül  her şeyin bir plan dahilinde gerçekleştiğini ve her olayın bir hikmetinin olduğunu farkettirir.

3. SABIR 
Manevi yaklaşımlara göre sabır için " zamanı gelmeyen bir şeyin peşine düşmek suya tohum atmak gibidir." tanımı yapılır. Her şeyin bir vaktinin olduğunu kabul etmek aşırı düşünmenin etkilerini hafifletir. 

4. ZİKİR VE ŞÜKÜR
Evrendeki herşey, bir küçük buğday tanesi bile Rabbini zikrederken belki de insan için rahatlatıcı şeylerden biri de zikir olacaktır. İnsanın fıtratına denge getirecek, sürekli Rabbini anması kişinin zihninin boş düşüncelerle dolmasını engelleyecek, âna odaklanmasını sağlayacaktır. Şükür ile de mevcut durumu kabullenerek sahip olduklarıyla mutlu olmasına yardımcı olacaktır.

5. DÜŞÜNCELERİ YAZMAK
Zihninizdekileri boş bir kağıda aktarıp somutlaştırmak objektif bir bakış açısı kazandırır. Böylece doğruyu yanlıştan ayırt etmek kolaylaşır. Üzerine olumlu fikirler eklemek kolaylaşır ki bu da sorundan daha hızlı çıkmanızı sağlar. Örneğin bardaktaki kirli bir suyu temizlemek için içindeki pislikleri çıkarmak çok emek sarfettirir. Fakat tam bir temızleme sağlamaz. Lakin kir dolu bardağa temiz su dökerseniz kirler kendiliğinden bardağın dışına akar ve bir müddet sonra su tamamen berraklaşır.

6. HAREKETE GEÇMEK
Herhangi bir şeylerle ilgilenmek, farklı alanlara yönelmek zihindeki karmaşayı hafifletir ve düşünce döngüsünü kırabılır.

Tüm bu saydıklarım kişinin kendi kendini tedavi etmesiyle mümkündür ama unutulmamalıdır ki yukarda da belirttiğimiz gibi hekim tedavisi ve bu konuda sosyal cevrenin ilgisi ve sorumlulukları da gözardı edilmemelidir.

 

Rumeysa DALKILIÇ

*************************************