Bilim Penceresi
18.07.2023

Putlaştırılan Bilimden Kullaştıran Bilime Giriş

Gün içerisinde hepimiz çeşitli bilimsel verilere doğrudan veya dolaylı olarak muhatap oluyoruz. Fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, astronomi..

Bu alanların her birinde çok ciddi veriler var. Bu veriler, yalnızca sayılardan ibaret kaldığında, içinde boğulup gittiğimiz bilgi yığınlarına dönüşebiliyor.

Fakat bizler doğru bir pencereden bakarsak bize dayatılmaya çalışılan (putlaştırılan) bilimin ötesinde, bize bu evrenin mühendisini tanıtan gerçekle karşı karşıya kalmış oluruz. Bu da aslında İslam’ın, ulaşmamızı istediği (kullaştıran) bilim ve hakikattir.


Mana gözlüğünü takmadan baktığımız her şeyde sadece oluşum ve değişimlerin aşamalarını görürüz. Yani özden habersiz kışır ve kabukla muhatap oluruz. Çünkü bugün bilim bize bir insanın anne karnında geçirdiği tüm aşamaları anlatır. Fakat hiçbir zorunluluk olmamasına rağmen her seferinde neden bu kadar mükemmel bir düzen içerisinde gerçekleştiğini açıklayamaz.

İşte bizler bilimle uğraşırken maddeden manaya geçmeyi bilmeliyiz.

Yoksa öğrendiklerimiz sadece dışı süslenmiş içi boş paketler gibi yanıltıcı olur. Bilim yaratılışın nasılını açıklar, din ise nedenini.

Din ve bilim çatışmaz, aksine birbirini destekler.

İslam alimlerinden Biruni bilimle uğraşmasının sebebinin Al-İ İmran 191. ayet olduğunu söyler:
 “O akıl sahipleri, ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatarken daima Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler. Ve: ’Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen bütün eksik sıfatlardan uzaksın. Bizi cehennem azabından koru!’ derler.”


İslam’da aklı kullanmak, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünmek dolayısıyla tefekkür (bilim) yapmak vardır. İslam “yaratıcı-sız akla” ve “yaratıcı-sız bilime” karşı Yüce Allah’ı merkeze alarak aklı ve bilimi ortaya koymak ve hakim kılmak ister.


Zamanında birkaç liseli genç, Bediüzzaman’a gelip:
”Öğretmenlerimiz bize Allah’ı anlatmıyor, bize Allah’ı anlat” derler.
Bediüzzaman’ın onlara verdiği cevap ise çok manidar: 
”Öğretmenleri değil, fenleri dinleyin. Onlar size kendi lisanlarıyla Allah’ı tanıtıyorlar.”


Yani onlara balık tutup vermek yerine, balık tutmayı öğretiyor.
Her bir sanat kendi sanatkârından haber veriyor.

Durum böyleyken bize de sorgulamak düşüyor. 

 

  • Mesela yağmur taneleri kilometrelerce yukarıdan geliyor olmasına rağmen neden kafamızı delip geçmiyor? 
  • Şu an ve şu saniye dünyaya gelen bir bebek, nasıl bu zamana kadar gelmiş ve gelecek olan tüm insanlardan farklı bir sima ile geliyor dünyaya? 
     
  • Nasıl ve neden; trilyonlarca atom bir arada durarak şu anda oldukları maddeleri oluşturuyor?
  •  

Biz doğru gözlüğü takıp fenleri görmeye, dinlemeye ve tanımaya başlayalım. İşte zaten o zaman her biri kendi acizlikleriyle birlikte arkasındaki kudreti bize gösterecek.

Bu durumda okuduğumuz her bilim bizi Rabbimize ulaştıracak ve O’nu kullaştırmada vesile olacak.

Bilim, insanların hizmetine sunulan, işlerini kolaylaştıran bir araçtır. Fakat birileri, bu aracı kasıtlı ve ideolojik gerekçelerle amaca dönüştürme gayretiyle bilimi putlaştırdı. Yetmedi bu helvadan putu bir din (ideoloji) haline getirerek araç olan şeyi kutsallaştırdı.

 

Biz de şunu diyoruz bu bilim dünya işlerimizi kolaylaştırmaya yardımcı olan bir araç olduğu gibi aynı şekilde Allah Süphanehu ve Te’alanın sıfatlarını da bizlere tanıtmaya vesile olan ve O’na kul olmamıza sadece bir araçtır.
 

Din ve Bilim, bir bütünün rabbani ayetleridir.

Senanur EZA