Dünya Penceresi
16.07.2023

Fransanın Afrika Karnesi

Avrupa'nın içyüzünün daha farklı olduğunu, Avrupa'nın zenginliğinin ve medeniyetinin aslında tamamen gasp ve işgal üzerine kurulduğunu ve Avrupa'nın yakın geçmiş için çok da temiz bir maziye sahip olmadığını görmekteyiz. Peki neden bu görüşü savunuyoruz ve nereden anlıyoruz Avrupa’nın bir sömürü devleti olduğunu? 
Şu anda da gündemde olan Avrupa Birliği adlı siyasi ve ekonomik örgütlenmenin kurucu üyelerinden biri olan Fransa’ya birlikte bakalım:

 

Fransa'nın Afrika’daki Karanlık Geçmişi:
Fransa’nın Afrika kıtası üzerindeki uyguladığı sömürge faaliyetlerini biraz da yakında incelediğimizde, Fransa 19. yüzyılda Dünya’nın en büyük 2. sömürge imparatorluğuydu.
Fransa'nın Afrika'yı sömürme faaliyeti, 19. yüzyılın sonlarından itibaren başlayan ve 20. yüzyılın ortalarına kadar devam eden bir süreçtir. 
Afrika kıtası yeraltı zenginlikleri bakımından oldukça zengindir. Altın, elmas, bakır ve kömür gibi pek çok maden ve minerallere sahip olan bu kıtadaki ülkelere hem ekonomik hem de kültürel sömürge faaliyetleri uygulanmıştır.

Bugün baktığımızda Afrika’daki 100 milyondan fazla insanın fransızca konuşması kıtanın nasıl acımasız bir kültürel soykırıma maruz kaldığını göstermektedir.
Özellikle Fransa'nın bu manada kültür erozyonuna uğrattığı Afrika ülkeleri uyanmaya başlamış, Paris'teki büyükelçiliklerinde eylemlere başlanmıştır.*1
 

 

 

Afrika kıtasındaki Mali ülkesine baktığımız zaman bu ülkedeki 21 milyonluk nüfusun dünyanın en fakir ülkelerinden biri olduğunu görmekteyiz. Mali'nin zenginliklerine bakılacak olursa 860 altın madeni işletmesine sahip Afrika’da en fazla altın rezervinin çıkarıldığı 3. ülkedir ve yılda 50 ton altın üretilmektedir. Hâl böyle iken neden bu ülke dünyanın en fakir ülkelerinden biri olarak gösterilmiştir? Fransa 2.436 ton altın rezervi ile dünyada dördüncü sıraya girmiştir. Fransa’da altın rezervlerinin çıkarıldığı herhangi bir maden bulunmamasına rağmen nasıl oluyor da bu kadar çok altın rezervlerine sahip oluyor? Buradaki çelişki nereden kaynaklanmaktadır? İşte burada görüyoruz ki Fransa’nın bu rezervlerini Mali ve diğer Afrika ülkelerine uyguladığı ve hâlen devam eden modern hırsızlık sayılan sömürge faaliyetidir.

 

1780'lerde Fransız sömürge politikası “asimilasyon ideolojisi” olarak adlandırılmıştı.

Fransızca dilini ve kültürünü benimseyerek, sömürge yönetimi altındaki yerli halklar ancak Fransa nazarında dikkate alınacaktı.Bu politika, Dört Komün olarak bilinen Afrika'da Fransız sömürge kasabalarında uygulanmaya başlandı.

1848 Fransız Devrimi sırasında Osmanlı ve İngiltere'de daha önce yasaklanmış olan kölelik kaldırıldı.Afrikalılar için izlenen asimilasyon politikası kapsamında eşit haklar üzerine yapılan propagandaların uygulaması olmadı ve sadece vaatlerden ibaret kaldı.*2


Dolayısıyla Afrikalı "medeniyet" dilini öğrendiği hatta yerli inancını terk edip Hristiyan olduğu halde, hiçbir zaman batılı beyaz adama yaranamadı ve yerli bir Fransız gibi muamele görmedi.*3
Yıl 1912 Fransa katlettiği Faslı Müslümanların kesik başlarının yer aldığı fotoğrafı posta pulu haline getirecek kadar pişkin ve bir o kadar canavarlaşmıştı. Fransa yaptığı bu katliamla yetinmemiş zalimliğini bu şekilde tüm dünyaya adeta tescillemişti.  

  


Afrika'daki Fransız varlığı 17'nci yüzyıla kadar uzanmak ile birlikte kolonileşmenin ana dönemi 19'uncu yüzyılda 1830 yılında Cezayir'in işgali ile başlamaktadır.
1830-1962 yılları arasında Fransa durmadan kendi ülkesine kara leke bırakmaya devam etmiştir. Cezayir'i 130 yıl boyunca sömüren Fransa, İkinci Dünya Savaşı'nda kendi safında savaşması için Cezayirlilere bağımsızlık sözü vermesine rağmen; sözünü tutmayınca başlayan protestoları kanla bastırdı.


 

 Katliam sırasında hayatta kalan bir asker senelerce kaldığı hapishaneden çıkıp BBC'ye verdiği röportajında şöyle dedi:
   - Fransa topraklarımızı sömürdü. Yetmedi halkımızı zorla savaşta kullandı. Biz Fransa için öldükçe Fransa bizi sömürmeye devam etti. Hiçbir zaman bizden memnun olmadı.
 
Bu yıllar arasında sömürge olarak kullandığı Cezayir’de yaklaşık 10 milyon kişiyi katlederek soykırım yapan Fransa, Cezayirli müslümanların kafataslarını Paris’te bir müze haline getirerek sergilemektedir.

 


 
İnsanlık dışı uygulamalar sunmaya devam eden Fransa hiçbir zaman durmamış ve daima müslümanlara ve zayıf insanlara birtakım yaptırımlar uygulayarak bir sömürge devleti olarak günümüze kadar devam etmektedir.
 
Cezayirli tarihçi Mohammed al-Ameen Balghaith'e şöyle demişti:
 
''Fransa'nın Cezayir'de kayıtlı 1,5 milyon sivil halkı katlettiği ortadadır. Er ya da geç bu soykırımını kabul edecektir.''
 
Fransa, İkinci Dünya Savaşı'nda kendi saflarında savaşmasına rağmen hemen savaş sonrası Senegalli askerleri katletmiştir. Kendi ülkesi uğruna savaşan askerleri öldürecek kadar zalimlik derecesine gelen Fransa yine yapacağını yapmıştır. Aradan geçen 77 yıla rağmen kaç askerin öldürüldüğü hâlen bilinmemektedir.
Fransa'nın geçmişinin ne kadar karanlık ve kanlı olduğunu böylece görmekteyiz.
Fransa’nın karanlık geçmişine baktık biraz da günümüze bakalım.  
 
Afrikalılar herhangi bir ülkeye uçmak istedikleri zaman sadece Fransa ve İngiltere’ye özgü olan uçak şirketlerinde (Air France, British Airways ) uçmak zorunda bırakılmışlardır. Fransız eski sömürgelerinden birisi bir başka ülkeye gitmek istediği zaman bile, oraya Paris üzerinden gitmek zorundaydı.*4 Farklı ülkeler kendi uçak filolarını güçlendirmeye başlayınca Afrikalılar bu ülkelerin güzergahlarını kullanmaya başlamışlardır. Bugün Türk Hava Yolları Afrika Kıtasındaki ülkelere 53 destinasyonla uçuyor. Fransa'nın ülkemize ara ara olan saldırıları bu sebepten dolayı gerçekleşmektedir.

 

Fransa'nın yeni kolonileşme metodlarından biri de ''Modernleşme'' ve ''Çağdalaşma '' adı altında uygulanmaktadır. Afrika toplumlarını dejenere etmek için müstehcen yayınlar yapan pop müzik kanalları kurulmuş ve bu kanallar 7/24 yayın yapmaktadır.*5
Yerel yönetimlerin eliyle içki kullanımı, moda adı altında Afrikalı kadınların tesettürden çıkarılması ve pop kültürü özendirilerek Müslüman toplum çökertilmeye çalışılmıştır. Neticede artık çok rahat bir şekilde “Castel” birasını içen ve domuz etli sandviçini yiyen, Kurban Bayramı’nı bar ve kulüplerde kutlayan ve bu durumu normal gören bir toplum ortaya çıkmıştır.*6
Buradan şunu anlıyoruz ki Fransa'nın yeni sömürge metodu insanları ahlaksızlaştırmak, kültürlerini yozlaştırarak normal bir durum haline getirmektir ve bundan daha fazlasıdır.
 
Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı Jacgues Chirac verdiği bir röportajda şöyle itiraf etmişti:
'' Bir şeyi unutuyoruz cüzdanımızdaki paranın büyük bir kısmı yüzyıllardır Afrika'nın sömürülmesinden geliyor. Biraz sağduyu sahibi olmak lazım, cömertlik demiyorum. Sağduyu ve adalet, Afrikalılara onlardan alınanı vermektir diyorum.''
 
Şimdi nasıl oluyor da Avrupa’yı kendimize örnek olarak göstermekteyiz.
Orayı öylesine öve öve bitirememekteyiz.
İşte Avrupa’ya böyle muhabbet besleyen Avrupa’yı kendine ideal olarak gösteren insanların aslında bir yanılgı içinde olduğunu görmekteyiz.
Sözde Avrupa, medeniyet beşiğidir ancak bunlar sadece sömürgenin eşiğine takılmış kalmıştır. Avrupa kendi halkını doyurmak uğruna, mazlum coğrafyaları ve insanları zalimce sömürmüştür.

 

Evet, Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç'in dediği gibi:
''Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman medenî olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur."

                                                                                                                  Rumeysa DİNÇ

 

 

 

...........................................................................................................................................................

1,2) https://www.indyturk.com
3)  McNamara, Francis Terry. 1989. France in Black Africa. Washington, DC: National Defense University.
4-5-6) https://www.aa.com.tr/tr/analiz/afrika